10 Ekim 2012 Çarşamba

Çocuk İçin Büyüklere Kurallar

Sohbetlerini çok beğenerek dinlediğim ve kitaplarını da çok beğenerek okuduğum Sayın Nureddin Yıldız Hocaefendiden yine çocuk eğitimine ilişkin çok güzel bir yazı:

"Kız veya erkek, çocuk doğduğunda onu Allah Teâlâ’nın bir ihsanı olarak görmek gerekmektedir. İhsanın kız veya erkek olmasına bakmadan, onu ihsan edeni düşünerek şükretmek, çocuk yetiştirmeye iyi bir başlangıç yapmaktır. Anne ve baba, çocuklarının doğumuyla beraber, hatta çocuk rahime düştüğü andan itibaren kendilerini ‘çocuk büyütme’ olgusunun üstüne çıkararak daha ileri bir noktada ‘secde eden bir kul’ yetiştirme heyecanı yaşamalıdırlar. Bu, onların çocukları konusunda Allah’ın yardımına daha yakın olmalarını sağlayacaktır.

Anne ve baba, yaratma ile doğurma arasındaki büyük farkı idrak etmiş olmalıdır. Eğer böyle bir seviyeyi yakalayabilirlerse, çocuğun rahime düşmesinden itibaren ibadet halinde olurlar. Kız veya erkek, o çocukla ilgili bütün emek ve eziyetleri onlar için ibadet olur. O çocuğu oynatıp güldürmek bile bir ibadettir. Tabii ki böyle bir işte ihlâs en başta gelen şarttır. Bu anne ve babanın sürekli tekrarladıkları duaları ile Rablerine iltica etmeleri hâlinde çocuklar tam bir teminat altında olacaklardır.
Çocukların haramla beslenmeleri açısından korunmuş olmaları gerekiyor. Çocuğun midesine haram gıdanın girmesi, o çocuk için beslenen emellerin boşa gitmesi gibi bir sonuç getirebilir. Aile, çocuğun haramla hatta haram şüphesi bulunan bir şeyle beslenmemesini en ciddi ilkeler arasında tutmalıdır. Bunu sağlıktan daha aşağıda göremeyiz.

Çocuk yetiştirmenin birinci kuralı sabırdır. Sabır ise ölmeden bitmemesi gereken enerjinin adıdır. Bilhassa sabrın, dövmemek ve beddua etmemek olduğunu da vurgulamakta yarar vardır. Dövdükten, beddua ettikten veya bir yolla boşaldıktan sonra sabrın bir anlamı yoktur.

Aynı baba ve aynı annenin iki çocuğu olsalar bile iki çocuğu benzer görmek yanlıştır. Bir evin üç beş çocuğu arasında büyük farklılıklar olabilir. Bu farklılıklar fiziki yapıdan ahlâka ve mizaçtan zekâya kadar pek çok alanda ortaya çıkabilir. Doğru olan, her çocuğu kendi başına değerlendirebilmektir. Bir çocuğu diğerine kıyas etmenin ve bunu ona hissettirmenin eğitimdeki bedeli, yanlışı gösterir.

Çocukları, söz anlamaya başladıkları yaşlardan itibaren akidenin temel esasları ile donatmak gerekir. Belki yaşlarına, zekâ seviyelerine dikkat edilerek özel bir seviye ve üslup belirlenebilir ama başta Allah Teâlâ’ya iman olmak üzere bütün temel akide konularının öğretilmesi, aşılanması doğru olandır. İlmihâl bilgileri için de yaş ve seviyeye dikkat edilerek öğretim ve eğitim yapılmalıdır.

Anne, baba ve öğretmen asla kin tutmamalı, çocuğa suç dosyası açmamalıdır.

Yaşadığımız çağın temel karakteri, iç ve dış fitnelerin hâkimiyeti altında olmamızdır. Bu da çocuk yetiştirenlerin, çocukları kötülüklerden ve kötü örneklerden korumayı, iyiyi öğretmekten daha önemli ve öncelikli tutmalarını gerektirmektedir. Çünkü kötülük genelde caziptir. İyi ve iyilik o oranda cazip olmayabilir.

Kötüyü, cazip olmasına rağmen gözden, kulaktan ve zihinden uzak tutmak, iyinin daha çabuk yerleşmesine yardım eder. Özellikle kız çocukları için bu ilke daha da önemli hâle gelmektedir. Onların birbirlerinden ve dışarıdakilerden etkilenmesi daha çabuk olmaktadır.

Asrımızın yaygın kullanımlı iletişim araçları ile kör bir savaş ve onları uzak tutma çabası, başarılı bir savaş taktiği değildir. Riskini göze alarak bu silahları kullanmanın daha yararlı olduğunu düşünmek durumundayız. Böyle bir tercih anne ve babanın sorumluluğunu, yoğunluğunu artırmaktadır ama başarıya daha yakın bir usûldür.

Anne ve babalar, hangi eğitim kurumu olursa olsun ve o kurumda başarı seviyesi ne düzeyde olursa olsun, çocukları ile ilgili görevlerinde rehavete hiçbir zaman kapılmamalıdırlar. Asıl mesuliyetin onlarda olduğu bilincini ve kimsenin onların hissiyatını aynen taşıyamayacağı gerçeğini idrak etmelidirler."

Milat Gazetesi

1 yorum:

Yorumlar

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...