çocuk eğitimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çocuk eğitimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Nisan 2016 Pazartesi

ÇOCUKLAR İÇİN SUDOKU

Çocuklarımızın ellerinden tabletleri alıp, SUDOKU' ları veriyoruz!!!
Çocuklarımızın zeka ve parmak kas gelişimine destek oluyoruz.
 
Kendi çizimlerimdir, çıktı alıp kullanabilirsiniz. Keyifli çalışmalar :)
SUDOKU' yu nasıl yapıyoruz: Aynı satır ve sütunda her harf yada şekilden yalnızca 1 tane bulunacak şekilde boşlukları doldurmalarını istiyoruz.
 
Resimlerin üzerine basarak büyültebilir ve çıktı alabilirsiniz.
 
 
 
 
 
 

Sudoku zeka gelişiminde önemli bir yere sahip:
4x4 lükten başlanarak artırılabilir.
Çocuklar için kolay sudokulara ulaşmak için:

1- http://www.allkidsnetwork.com/puzzles/kids-sudoku.asp

2-http://cybersleuth-kids.com/sudoku/index.htm

3-sudoku ve daha fala şey: http://krokotak.com/2012/10/obrazovatelni-zadatchki-zima/

24 Kasım 2014 Pazartesi

Hediye Kitap: Çocuk Neyi Neden Yapar? / Uzm. Ped. Adem Güneş


Uzman Pedagog Adem Güneş' in en son kitabı Çocuk Neyi Neden Yapar? 

Bu kitap için Çocuk Davranışları Anlama Rehberi denmiş. Çok ta doğru söylenmiş. Çünkü kitabın içinde çocuklarımızın hangi davranışı neden yaptığını anlamamıza dair tüm bilgiler mevcut ve biz ebeveynler için bir el kitabı niteliğinde..
 
"Çocuk Neyi Neden Yapar?" adlı kitabı Anadolu Pedagojisine gönül veren 9 arkadaşımıza çekilişle hediye edeceğiz. Bunun için yapılması gerekenler:

1- Kitabın resmini içeren bu linki facebook sayfanızda  ve/veya twitter hesabınızda 30.11.2014 tarihi Pazar gününe kadar ara ara profilinizde paylaşıyorsunuz.

2- Bu yazının altındaki yorum kısmına çekilişe katılmak için isminizi (Ad, soyad şeklinde) bırakıyorsunuz.

01.12.2014 Pazartesi günü katılımcılar arasından çekiliş yaparak 9 arkadaşımıza bu kitabı hediye edeceğiz inş.. Nesil yayınlarına verdikleri destekten dolayı teşekkür ediyoruz.

Çekiliş sonuçları yine bu yazının altında ilan edilecektir.


Çocuk Neyi Neden Yapar? /  Çocuk Davranışlarını Anlama Rehberi 

Pedagog Adem Güneş' in kitapları keşke anne baba olmadan önce okunsa da, taaa en başından yani temelden çocuklarımızı güzel yetiştirebilsek ve geriye dönük sorunlar yumak haline gelmeden, hiç ortaya çıkmadan çözüme kavuşabilse..
 
Çocuk Neyi Neden Yapar?  kitabı da işte öyle bir kitap..  Çocuklarımızda karşılaşabileceğimiz her türlü problemi; yeme, uykuya dalma sorunları, dil gelişimi bozuklukları, hırçınlıklar, bağırmalar, tuvalet eğitimi sırasında karşılaşabileceğimiz olası durumlar, kardeş kıskançlıkları, inatçılık, teknoloji bağımlılığı gibi pek çok davranış bozukluklarının altında yatan nedenler, çocukların bunları neden yaptığı ve ebeveynlerin bunlara karşı nasıl bir tutum içinde olması gerektiği anlatılmakta bu kitapta..
Bir çocukta karşılaşılabilecek tüm davranış bozuklukları, bu davranış bozukluklarına sebep olan kök nedenler ve çözüm önerileri tek tek ele alınmış..

Ayrıca her bölümün sonunda bir de "SORU-YORUM" kısmı bulunmakta. Bu bölümlerde ebeveynlerin konuya ilişkin soruları ve Adem Hoca tarafından sorulara verilen cevaplar bulunmakta. Bu bölümde örnekleme yapıldığı için çok çok faydalı.
 
Bekli bir çırpıda okuyuvereceğiniz ama sonra tekrar tekrar, dönüp baştan bir daha, sonra karşınıza sorunlar çıktıkça bir daha bir daha okuyacağımız bir başucu kitabı Çocuk Neyi Neden Yapar? 
 
Öyle güzel anlatılmış ki konular. Karşınızda sanki sizi tanıyan, sanki size sizin çocuğunuzu anlatan bir uzman var. Hah işte aynı benim çocuğum diyeceğiniz. Sonra nerelerde hata yaptığınızı, bu sorunlara ebeveynler olarak hangi yanlışlarımızın neden olduğunu görüp, bunları düzeltmek için nasıl davranmamız, neler yapmamız gerektiğini öğreneceğimiz bir kitap.
 
Her annenin, her babanın, çocukla temasta olan her ebeveynin, annanelerin, babaannelerin, dedelerin, öğretmenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap... Bir anne olarak; çocukla iletişimde olan herkes tarafından mutlaka okunmasını tavsiye ediyorum.

Kitabın içinde işlenen konular (İçindekiler):

- Çocuklarda Yeme Alışkanlığı
- Çocuklarda Uyku Düzeni
- Çocuklarda Dil Gelişimi
- Çocuklarda Kaba ve Çirkin Sözler
- Çocuklarda Hırçınlık ve Bağırtılar
- Adım Adım Tuvalet Eğitimi
- Çocuklarda Parmak Emme
- Çocuk ve Sütten Kesilme Süreci
- Çocuklarda Tırnak Yeme
- Çocuklarda Korkular
- Kardeş Kıskançlığı
- Çocuklar ve İçe Kapanıklık
- Çocuk ve Yalan
- İzinsiz Eşya Getirme
- Hareketli Çocuklar
- Çocuklarda İnatçılık
- Hırçınlık ve Vurma Alışkanlığı
- Çocuklarda Tikler
-Teknoloji Bağımlılığı
-Çocuklarda Kendini Tatmin Etme


Pedagog Adem Güneş' in Annelik Sanatı kitabı için tıklayınız.

Ayrıca Uzman Pedagog Adem Güneş' in her Pazar, Pazartesi ve Salı günleri saat 10:00 'da Burç FM 'de "Çocuk Deyip Geçmeyin " adlı radyo programı bulunmakta ve dinleyicilerden gelen soruları cevaplamaktadır.



ÇEKİLİŞ SONUÇLARI :))

Herkese yeniden merhabalar:))

Kitap çekilişimiz sonuçlanmıştır. Öncelikle hepinize katılımlarınız için teşekkür ediyorum.
Kura çekilişimiz sonucu  Uzman Pedagog Adem Güneş' in "Çocuk Neyi Neden Yapar?"  adlı en son kitabını kazanan değerli takipçilerimiz aşağıda listelenmiştir.

** Sevda Şahin (Resul Şahin)
** Beradiye Kaptan
** Zeliha Çakmak (Mehmet Çakmak)
** Fatma Şımarık
** Münevver altay
** Melek Katar (alpim)
** Asena Koca
** Imren Aslan
** Feyza Tekdemir Koyuncu

Hepinize hayırlı olmasını diler, kitaptan istifade etmenizi temenni ederim.. Umarım öğrendiğiniz bilgilerle yaşamınız güzelleşir, lokum gibi çocuklarınız olur :))

Kazananların kargo bilgilerini ( Ad-Soyad, adres, telefon)  yine yorum kısmına bırakmaları gerekmektedir (yayınlanmayacaktır.).

Adres bilgilerinizi gönderdikten sonra en kısa zamanda tarafınıza postalanacaktır...

Hepinize teşekkürler.. Sağlıcakla mutlu kalın inş.. Amin...
 




 
 
 
 
 










 

 



 

Yayın Yönetmeni : Ekrem Altıntepe
Editör                    : Rahime Sönmez
İç Tasarımı           : Said Demirtaş
Kapak                   : Nesil Grafik
Sayfa Sayısı          : 208
Baskı                     : Kasım- 2014 (30. baskı)
 

13 Mayıs 2014 Salı

Çocuklarda Dikkat Dağınıklığı İçin Evde ve Sınıfta Yapılabilecekler (Dikkat Geliştirici Oyunlar)

  • Çoğu teşhis belki yanlış olsa da dikkat dağınıklığı bugünlerde pekçok ailenin sıkıntısı. Bugün sizlerle bu konuda rastgeldiğim ve hoşuma giden bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Aşağıdaki yazı MEB' in sitesinden alınmış olup, Psikolojik Danışman Fatma GÖZ' e aittir. Umarım çocuklarımız için faydası olur..
  • "Öncelikle Televizyon izleme oranı en aza inmeli. Çünkü saniyede çok hızlı-fazla karenin değiştiği televizyona odaklanan öğrenci sınıf ortamında 40 dakika boyunca dikkatini istikrarlı bir şekilde koruyamayacaktır.
  • Evde haftada bir akşam ayrılarak ailecek veya bireysel,öğrencinin yaşına uygun puzzle(yap-boz)yaptırılarak Parça-bütün ilişkisini doğru kurma öğrenilebilir.Detaydan bütüne gitmenin öğrenilebilmesi için orta figürden başlayıp kenarlara doğru yap-boz yapılmalı.Tümevarım yöntemine göre oynanmalı. Burada hedef ilk yapıldığında süre tutup,ilk yapılan sürenin yarısına kadar bir sürede yap-boz yapılıncaya kadar aynı yap-boz üzerinde çalışılmalı.Daha sonra yeni bir yap-boza geçilmeli.Bu çalışma hem görsel dikkati hem de el-göz koordinasyonunu geliştirecektir.
  • Her gün akşam 25-30 dk .kitap okuması gereken öğrencinin haftada bir defa dakikada okuduğu kelime sayısı ölçülmelidir.Unutmayalım ki,kitap okumak sadece kelime hazinesini geliştirmekle kalmaz,hayal gücüyle birlikte üretici zekayı da geliştirir.Öğrencinin odaklanmayla birlikte uzun süre dikkatini sürdürmesini de geliştirir.
  • Evde öğrencimize bir okuma parçası okuyarak mesela içinde –b- harfi olan kelime duyduğunda elindeki boş kağıda bir işaret koymasını isteyin.Sonra gerçekte kaç tane –b- harfi olduğunu tespit edin.Öğrencinin bulduğu sayıyla karşılaştırın.Bunu yapa yapa öğrenci öğretmeni nasıl dinlemesi gerektiğini öğrenecektir.Öğretmeni sanki bir şey yakalamak istercesine dinleyen çocuk odaklanma gücünü geliştirecektir.(harfler farklı da seçilebilir.)
  • Öğrenciye bir okuma parçası verilerek içindeki –d- harflerini işaretlemesi, bulması istenebilir.Veya –d- harfi ile başlayan kelimeleri bulması işaretlemesi istenebilir.Böylece öğrenci okuduğu bir soruyu ya da metni odaklanarak okumayı öğrenecektir. (Bu etkinliklere kelime ve harf avı diyoruz.)
  • Kelime türetme oyunu,labirent bulmaca,sayı birleştirme oyunu,Masa tenisi, bedminton, basketbol gibi oyunlar dikkat geliştiren diğer oyunlardır,tavsiye edilebilir.
  • Dikkat dağınıklığı olan öğrencilerin iyi telkin edilmesi gerekir. İyi motive olan öğrenci iyi odaklanacaktır.Bu öğrenciler daha çok glikoz ve oksijene ihtiyaç duyarlar.Aşırı olmamak kaydıyla özellikle doğal şeker içeren gıdalar alıp bol su içmeleri ve nefes egzersizi yapmaları bu öğrenciler için odaklanma adına faydalı olacaktır.
  • Tüm bunların yanında Dikkatinin dağılıp odaklanamadığını düşünen öğrenciler bu anlarda kaslarını hareket geçirip kan dolaşımını biraz hızlandırmalılar.Kısa kas egzersizleri faydalı olacaktır.
  • -----------------------
  • Benim Ekstra tavsiyelerim ise;
     
    * Çocuk Neyi Neden Yapar kitabında Pedagog Adem Güneş' in konu ile ilgili tavsiye ettiği uygulamaların yapılmasıdır.
    Ayrıca DİKKAT GELİŞTİRME SETLERİ alınabilir. Öğrencinin yaşına uygun seçenekleri olan bu set her hafta düzenli takip edilirse görsel dikkat ve tümevarım yeteneğini geliştirme adına faydalı olacaktır .Zorlayıcı olmamak kaydıyla yapılmalıdır. Bu setler Yuka Kids Zeka Geliştirme Setleri, Dikkat Geliştirme Setleri, Dikkat Akademisi Setleri ve  ADEDA Dikkat Güçlendirme setleri olabilir.
  • Bütün bu çalışmalar bir süreçtir.Etkili olması için istikrarlı bir şekilde yapılması gereklidir."
  • Bir de Miniyupun ve Zekarenin serisini aldım. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
  •  

    5- Manyetik Lego

    6 Mayıs 2014 Salı

    Sakin Bir Anne Olmanın Sırrı: Yavaşlamak

    Anneler olarak hayat boyu hep bitmek tükenmek bilmeyen bir telaş içindeyizdir. Hep bir acelemiz vardır, hep yetiştirmemiş gereken işler vardır.. Sabah uyanınca hemen kahvaltı hazırlanmalıdır, çocuklar güzel bir kahvaltı yapmalıdırlar. Yemezlerse sabahtan bir patırtı kütürtü başlar evde.. Ardından kahvaltı toplanmalı, bulaşıklar yıkanmalı.. Zaten yapılacak bir sürü ev işi var. Hele bir de çalışıyorsak benim gibi işe yetişme telaşı, çocukları giydirme, okula bırakma telaşı... Akşam yemeği, işler,işler, işler.. Hele bir de misafirliğe gidilecek yada misafir gelecekse ikiye katlar bu telaş..

    Hep bir yerlere yetişmek zorundayız.. Hep zamanı yakalamak zorundayız.. Bu telaşın arasında ayağımıza dolanan çocuklarımızın ise vay haline.. En ufak gürültü yapsalar tahammül edilmez, en ufak yaramazlıkları affedilmez..

    İşte bu gürültü, patırtıya bir dur deme zamanı...

    Gerçekten de sakin bir anne olmanın, hatta genellersek sakin bir insan olmanın yolu YAVAŞLAMAKTAN geçiyor... Pedagog Adem Güneş' i takip eden anneler bilirler, Anadolu Pedagojisinde sık sık bahsedilir yavaşlamaktan, teenni ile hareket etmekten..

    Yavaşlamak gerçekten insanı sakinleştiren bir metoddur.. 

    Şimdi şöyle bir yaslanın arkanıza.. Hiç bir şey yapmadan sadece izleyin.. Çevrenizi izleyin, her nerede iseniz sakince, tepkisizce çevrenizdeki insanları izleyin.. Yalnızsanız kendinizi dinleyin, odadaki saatin sesini dinleyin ve hayatınızda yeni başlangıç yapın... Artık yavaşlayın.. Ülkemizdeki bu acayip kargaşaya, anlamsız telaşa inat yavaşlayın.. Adımlarınızı yavaş yavaş atın, sakin sakin yapın işlerinizi.. Arkanızdan koşturan yok.. Yarım saat sonra olsa nolur ki! Hiç olmasa ne olur...

    İşte biz yavaşlayınca, zaman yavaşlıyor, çocuklar yavaşlıyor.. Çocuklara tepkiler yavaşlıyor..

    Anne ve çocuk üzerinde yavaşlamanın etkisi ise yarın inşallah... iyi geceler sevgili dostlar...

     
    Çocuklar için eğitim setleri

    10 Ekim 2012 Çarşamba

    Çocuk İçin Büyüklere Kurallar

    Sohbetlerini çok beğenerek dinlediğim ve kitaplarını da çok beğenerek okuduğum Sayın Nureddin Yıldız Hocaefendiden yine çocuk eğitimine ilişkin çok güzel bir yazı:

    "Kız veya erkek, çocuk doğduğunda onu Allah Teâlâ’nın bir ihsanı olarak görmek gerekmektedir. İhsanın kız veya erkek olmasına bakmadan, onu ihsan edeni düşünerek şükretmek, çocuk yetiştirmeye iyi bir başlangıç yapmaktır. Anne ve baba, çocuklarının doğumuyla beraber, hatta çocuk rahime düştüğü andan itibaren kendilerini ‘çocuk büyütme’ olgusunun üstüne çıkararak daha ileri bir noktada ‘secde eden bir kul’ yetiştirme heyecanı yaşamalıdırlar. Bu, onların çocukları konusunda Allah’ın yardımına daha yakın olmalarını sağlayacaktır.

    Anne ve baba, yaratma ile doğurma arasındaki büyük farkı idrak etmiş olmalıdır. Eğer böyle bir seviyeyi yakalayabilirlerse, çocuğun rahime düşmesinden itibaren ibadet halinde olurlar. Kız veya erkek, o çocukla ilgili bütün emek ve eziyetleri onlar için ibadet olur. O çocuğu oynatıp güldürmek bile bir ibadettir. Tabii ki böyle bir işte ihlâs en başta gelen şarttır. Bu anne ve babanın sürekli tekrarladıkları duaları ile Rablerine iltica etmeleri hâlinde çocuklar tam bir teminat altında olacaklardır.
    Çocukların haramla beslenmeleri açısından korunmuş olmaları gerekiyor. Çocuğun midesine haram gıdanın girmesi, o çocuk için beslenen emellerin boşa gitmesi gibi bir sonuç getirebilir. Aile, çocuğun haramla hatta haram şüphesi bulunan bir şeyle beslenmemesini en ciddi ilkeler arasında tutmalıdır. Bunu sağlıktan daha aşağıda göremeyiz.

    Çocuk yetiştirmenin birinci kuralı sabırdır. Sabır ise ölmeden bitmemesi gereken enerjinin adıdır. Bilhassa sabrın, dövmemek ve beddua etmemek olduğunu da vurgulamakta yarar vardır. Dövdükten, beddua ettikten veya bir yolla boşaldıktan sonra sabrın bir anlamı yoktur.

    Aynı baba ve aynı annenin iki çocuğu olsalar bile iki çocuğu benzer görmek yanlıştır. Bir evin üç beş çocuğu arasında büyük farklılıklar olabilir. Bu farklılıklar fiziki yapıdan ahlâka ve mizaçtan zekâya kadar pek çok alanda ortaya çıkabilir. Doğru olan, her çocuğu kendi başına değerlendirebilmektir. Bir çocuğu diğerine kıyas etmenin ve bunu ona hissettirmenin eğitimdeki bedeli, yanlışı gösterir.

    Çocukları, söz anlamaya başladıkları yaşlardan itibaren akidenin temel esasları ile donatmak gerekir. Belki yaşlarına, zekâ seviyelerine dikkat edilerek özel bir seviye ve üslup belirlenebilir ama başta Allah Teâlâ’ya iman olmak üzere bütün temel akide konularının öğretilmesi, aşılanması doğru olandır. İlmihâl bilgileri için de yaş ve seviyeye dikkat edilerek öğretim ve eğitim yapılmalıdır.

    Anne, baba ve öğretmen asla kin tutmamalı, çocuğa suç dosyası açmamalıdır.

    Yaşadığımız çağın temel karakteri, iç ve dış fitnelerin hâkimiyeti altında olmamızdır. Bu da çocuk yetiştirenlerin, çocukları kötülüklerden ve kötü örneklerden korumayı, iyiyi öğretmekten daha önemli ve öncelikli tutmalarını gerektirmektedir. Çünkü kötülük genelde caziptir. İyi ve iyilik o oranda cazip olmayabilir.

    Kötüyü, cazip olmasına rağmen gözden, kulaktan ve zihinden uzak tutmak, iyinin daha çabuk yerleşmesine yardım eder. Özellikle kız çocukları için bu ilke daha da önemli hâle gelmektedir. Onların birbirlerinden ve dışarıdakilerden etkilenmesi daha çabuk olmaktadır.

    Asrımızın yaygın kullanımlı iletişim araçları ile kör bir savaş ve onları uzak tutma çabası, başarılı bir savaş taktiği değildir. Riskini göze alarak bu silahları kullanmanın daha yararlı olduğunu düşünmek durumundayız. Böyle bir tercih anne ve babanın sorumluluğunu, yoğunluğunu artırmaktadır ama başarıya daha yakın bir usûldür.

    Anne ve babalar, hangi eğitim kurumu olursa olsun ve o kurumda başarı seviyesi ne düzeyde olursa olsun, çocukları ile ilgili görevlerinde rehavete hiçbir zaman kapılmamalıdırlar. Asıl mesuliyetin onlarda olduğu bilincini ve kimsenin onların hissiyatını aynen taşıyamayacağı gerçeğini idrak etmelidirler."

    Milat Gazetesi

    Annelik ve Kutup Ayısı

    Geçenlerde çok uzun zamandan sonra ilk defa bir belgesel izledim. CNN' deydi sanırım; kutup ayısı belgeseli.

    2 anne kutup ayısı ve yavrularının maceraları ile ilgiliydi. Bir yıl boyunca anne ayıcıkların yavrularını yaşatma ve kendisinin de hayatta kalma mücadelesini anlatıyordu.

    Ama bütün belgesel sanki annelik üzerine kurulmuştu. Anne ayıcıklar yavrularının hayatta kalması için avcılık yapıyor; denizin derin diplerine iniyor ve ölmüş balinaların kalan et parçalarını diplerden çıkarıyor, yavrularını emziriyor, onları  korumak için başka erkek ayılarla savaşıyorlardı.. Yavrularda annelerinden hiç ayrılmıyor, sürekli annelerini takip ediyor ve anneleri uzaklaştığı zaman huzursuzlanıyor, hemen peşine düşüyorlardı.. O kadar güzel ve doğal bir anne-çocuk iliksisi vardı ki.. Anne tüm yıl boyunca çok farklı olayla ve zorlukla karsılaşıyordu, mücadele veriyordu. Yavru ayı da kendisi hayatta kalmak için vermesi gereken mücadeleyi annesinin nezaretinde öğreniyor; yani aslında annesinden yaşamayı öğreniyordu..
     
    Bir anne için oldukça etkileyici bir belgeseldi.
     
    Kendi anneliğimi sorguladım; bir ayı anneyle kendimi kıyasladım.
     
    Çocuk yetiştirmek ile ilgili okuduklarım, dinlediklerim kulaklarımda çınladı: Sevgi, sınırsız sevgi, şefkat, koruma, doğallık, yavaşlık, sekine, sükunet, güven, örnek olma, aidiyet..
     
    Bu belgeseldeki anne ayı da bunların hepsi vardı.. Demek ki annelik her canlı için aynıydı..
     
    Sonunda şu sonuca ulaştım.
     
    Aslında yavrularım da yaşamayı benden öğrenmek için yanıma bir süreliğine verilmiş emanetlerdi.

    Aynı belgeseldeki gibi onlarda beni izleyecek, takip edecek, benden hayatta kalmayı öğreneceklerdi. Doğrumu yanlışımı kopyalayıp, zamanı geldiğinde kendi hayatlarında uygulayacaklardı. O zaman yapmam gereken tek şey karşılaştığım her olayda doğruyu yapmak, doğru tepkiler vermek diye düşündüm. Doğal olmak, doğruları yapmak, paniğe kapılmamak, sükunet içinde bu hayatta yanımda yavrularımla ilerlemek diye düşündüm.. İçimin derinliklerine bir sakinliğin aktığını hissettim; sakinleştim; hayati sakin yaşamanın değerini bir kez daha anladım ki; bu sakinlik yavrularıma akacaktı.. Hani ibret almak denir ya; iste ben bu kutup ayısı anneden ibret aldım.. Keşke belgeseli izleme imkanınız olsa ve fikirlerinizi paylaşabilseniz...

    8 Ekim 2012 Pazartesi

    Dahi Çocuk Nasıl Yetiştirilir?

    İşte anne-baba ve eğitimcilere çocuk eğitiminde dikkat etmeleri gereken bazı hususlar:

    *Anne hamilelik döneminde sağlığına ve beslenmesine çok dikkat etmelidir özellikle omega-3 yağı(somon balığında bolca bulunur) beyin gelişimi için oldukça önemlidir. Sigara, alkol ve uyuşturucu kullanımı beynin gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir.

    *Yapılan araştırmalar bebeklik ve çocukluk döneminde sevilen ve vücut masajı yapılan çocukların daha zeki olduğu göstermiştir. Özellikle omurilik bölgesine yapılan masaj zekâ gelişimi üzerinde çok büyük öneme haizdir. Çocuğumuza kaliteli vakit ayırarak onunla konuşmalı oyun oynamalıyız. Bu hususta peygamberimiz çocuklarınızı çok öpün! Onları her öpüşünüzde cennetteki dereceleriniz artacaktır buyurmuştur.

    *Çocuklarınızı farklı kokular ve tatlarla etkileşime geçirin, farklı kumaşlar ile okşayın ve onların sizi anladığını unutmadan iletişim halinde iken mutlaka göz kontağı kurun.

    *Oyun ve oyuncak seçiminde işlevsel olanlar tercih edilerek çocuklarımız oyun oynamalarına bol vakit ayırmalıyız. Çünkü çocuklarımız dünyayı oyun ile ağlılar ve iletişimlerini bu yolla sağlarlar.

    *Çocuğa mutlaka okuma alışkanlığı kazandırılmalı; iyi kitaplar, süreli yayınlar, gerekli eğitim materyalleri ev ortamında bulundurulmaya çalışılmalıdır.

    *Çocuklarımızın yaparak yaşayarak öğrenmesini göz önünde bulundurarak müzelere, tarihi ve turistik yerlere, sanat galerilerine, botanik bahçelerine beraber geziler düzenleyerek sağlam bir öğrenme temeline sahip olmalarını sağlamalıyız.

    *Çocuklarımızın fikirlerine değer vererek olumlu duygularını takdir edip ilgi ve üstünlük gösterdiği dallarda gelişimlerini destekleyerek onlara alternatifler sunmalıyız.

    *Çocuklarımızı kendilerini ifade edebilecekleri arkadaş gruplarına, eğitim ortamlarına dâhil ederek ilgi ve yeteneklerinin gelişmelerine katkıda bulunmalıyız.

    *Çocuklarımızın nasihatten çok iyi örneklere ihtiyaçları vardır. Anne-baba ve eğitimciler olarak çocuklarımıza ne öğrettiğimizden ziyade nasıl bir örnek teşkil ettiğimiz önemlidir. ‘’Çocuklarınızın sizi dinlememelerine üzülmeyin esas, sizi her an izlemelerinden korkun.’’

    *Mutlu bir aile ve mutlu bir çocuk için aile içinde mutlaka tutarlılıklar olmalı, çocuğun yaşantısı ile ilgili kararlar alınırken aile içi demokrasiye mutlaka riayet edilmeli aile fertlerinin bir birlerine karşı dürüst olmalarına özen gösterilmelidir.

    *Çocuklarımız sorduğu sorulara mutlaka doğru cevaplar verilmeli, şayet cevabını bilmediğimiz sorular varsa onların cevaplarına nasıl ulaşmaları gerektiği hususunda yol göstermeliyiz.

    *Aşırı eleştirici olmaktan kaçınarak çocuklarımızın korku ve endişelerine saygı duymalı, onları başkalarının yanında küçük düşürmemeli ve diğer çocuklar ile kıyaslamamalıyız.

    *Topluluk içinde söz almaları, sosyal ortamlarda bulunmalarını ve aile için çok önemli olduklarını hissetmelerini deneyimler yolu ile sağlamalıyız.

    *Çocuklarımızın ilgi duydukları bir alanla ilgili hobi geliştirmelerini sağlamalı; koleksiyonculuk, hayvan bakmak, fotoğraf çekmek, puzzle biriktirmek ya da bir enstrüman çalmak gibi.

    *Çocuklarımızı bilgisayar ve televizyondan olabildiğince uzak tutmalıyız. Günlük 1 saati geçmeyecek şekilde düzenleme yapmalı ve bu uygulamayı aile kararı olarak uygulamaya koymalıyız.
     
    Çocuklarımızı doğru yetiştirme ile ilgili verdiğimiz bilgilerin yanında çocuk yetiştirme süresince asla yapmamamız gerekenler hususlara da kısaca değinmek gerekiyor:

    *Tembel ve sorumsuz bir çocuk yetiştirmek istiyorsanız onlara görev vermeyin ve sorumluluk almalarına engel olun.

    *Onları yalana alıştırmak için yerine getiremeyeceğiniz sözler verin ve onların yanında başkalarına yalan söyleyin.

    *Kardeşler arasında kavga ve kıskançlık olmasını istiyorsanız birini cezalandırırken diğerini ödüllendirin, aralarında kavgaya müdahale etmeyin ve problem olduğunda hepsini birden cezalandırın.

    *Okuldan ve öğretmenlerden soğumalarını istiyorsanız erken yaşta okula gönderin ya da okuma yazma öğretmeye çalışarak ödev yapmadığında oyun oynamasına izin vermeyin.

    *Özgüveni olmayan çocuklar yetiştirmek istiyorsanız onları başkaları ile kıyaslayarak, hatalarını toplum içinde yüzlerine vurun.(Salzman: 2002)

    Yaratıcının bizlere bahşetmiş olduğu o değerli armağanı en güzel şekilde muhafaza etmek için gelin onlara destek olacak bir çevre, kendilerini ifade etmeleri için özgürlük, öğrendikleri şeyler için sorumluluk sunalım. Onlara öğrencilerin hiçbir zorlama, tehdit veya ikna olmadan kendi öğrenimlerini yönlendirebilecekleri eğitim toplulukları verelim; burada onları bir şeye katılmaya ‘’mecburiyet’’ değil ilgi yönlendirsin; burada öğrendiği şeylerin sorumluluğu ve bu sorumlulukla büyüyen özgürlükleri olsun. Buda yetmez; gelin hayatın bütününe yaptıkları keşif yolculuğunda onlarla beraber olalım. (Harrison 2003, s:25). Unutmayalım ki çocuk büyütmek çok kolay biz çocuk yetiştirmenin yollarını arayalım.

    http://tunahancoskun.blogspot.com

    5 Ekim 2012 Cuma

    Hayırlı evlât hayırlı ailede yetişir

    Anne ve baba, iyi evlât yetiştirme konusunda mutlaka mutabakat sağlamalıdırlar. Çocuk yetiştirme kabiliyet ve istidadı olmayan, olsa da sorumluluk yüklenmeyen bir anne ve onların hiçbir problemiyle meşgul olmayan bir babanın vesayetindeki çocuklar, anne ve babaları olsa da yetimdirler.

    Allahın, şefkat, merhamet, incelik ve hassasiyetle donattığı, donatıp çocuklarını yetiştirme konusunu tabiatının bir derinliği haline getirdiği anne, ruhundaki bu potansiyeli mutlaka onları hakikî insanlığa yükseltme istikametinde kullanmalıdır. Zaten o, fıtratı itibarıyla bir muallime, bir mürebbiye ve bir mürşidedir. Onun en önemli vazifesi çocuğunu yetiştirmek olmalıdır. Allah, anne ile çocuğunun arasını ayıranı kıyamet gününde sevdiklerinden ayırır. (Hâkim, Müstedrek, 2/55) hadisi de annenin çocuk terbiyesindeki müstesna rolünü gayet net bir şekilde ortaya koymaktadır.

    Anne, donanımının gereğini yerine getirirken baba da hilkat ve konumunun icabı daima temkinli, dirayetli, kiyasetli ve dikkatli olması gerekmektedir. O siyasetle, memuriyetle, ticaretle, ziraatle vb. işlerle meşgul olur ve biraz da tabiatının gereği ailedeki ayrı bir boşluğu doldurur. Evet, o, gücü, mukavemeti ve farklı yapısıyla ayrı işlere namzettir. Zaten kadimden beri o hep hususî bir sorumluluğun insanı olagelmiştir. Ormandan ağaç kesmeden alın da, saban sürmeye; arpa, buğday ekip biçmeden inşaatlardaki ya da fabrikalardaki bütün ağır işlere kadar her şey ona bağlı devam edegelmiştir. Böyle ağır işlere, bedeniyle, iradesiyle mukavemet edebilecek erkek bence yerini korumalı, kadın işleriyle kadınlaşmamalı ve kadını da takatini aşkın ağır işlerle uğraştırmamalıdır.

    Şefkat Kahramanı Anneler

    Ayrıca erkek, bir mukavemet abidesidir ama bir şefkat kahramanı değildir. Şefkat, annenin en önemli derinliğidir; o, dokuz ay karnında gezdirir çocuğunu. Dünyaya getirir yüz zahmetiyle, bakar büyütür bin meşakkatiyle. Gece inlediği zaman hemen kalkıp imdadına koşar.. Ağladığında da bağrına basar. Tabiatından kaynaklanan bir iştiyak ve insiyakla onu yaşatmak için yaşar. İşte bir tarafta kadın diğer tarafta da erkek, teşkil ettikleri aile vahdetiyle cennet saraylarını hatırlatan öyle bir yuva kurarlar ki bu yuvanın çehresinde öteleri temaşa edebilirler.

    Günümüzde erkek bir dairede, kadın da bir dairede çalışır. Bu durumda çocuklar ya başkasının yanında ya da çocuk kreşlerindedir.. Evet, erkek ve kadın da çalışınca, çocuklar belli ölçüde de olsa yalnızlığa, sahipsizliğe terk edilirler. Sonra bu insanlar kendi kendilerine şöyle teselli olurlar: Orada çok şefkatli, bilgili kimseler var. Çocuklara bizden daha iyi bakıyorlar. Oysaki çocuğun, bütün bunların ötesinde istediği daha başka şeyler vardır.

    Kreşte çocuğun elbisesini yıkayabilirler.. Yemeğini vaktinde yedirebilirler, teneffüs etmek istediğinde dışarıya çıkarıp gezdirebilir ya da lunaparklarda elinden tutup dolaştırabilirler; ama bunu yapanlar hiçbir zaman çocuğun annesi, babası olamaz, onun en çok muhtaç olduğu şefkati ona veremezler. Şefkat, çocuğun, annesinin yüzünde okuduğu, sinesinde bulduğu, babasının kucağında hissettiği cibillî alâkadır. Bunu vermedikleri takdirde onu başka hiçbir fanteziyle tatmin edemezler.

    Böyle eğitim yuvaları veya kreşlere terk edilen çocuklar bir yana, çıraklık devresinde bir ustaya veya kalfaya teslim edilen çocukları ele alalım; eğer bu usta ve kalfa şefkatten uzak ve biraz da haşin ise, mütemadiyen huşunet gören bu çocuklar, zamanla öylesine duygusuz, öylesine katı ve öylesine merhametsiz yetişirler ki; yabancılar şöyle dursun, annelerine babalarına karşı dahi kaba davranmadan geri durmazlar. Böyle sert insanların, çıraklık devresinde, o masum çocukların mülayim ruhlarında icra ettiği menfi tesir bu ölçüde olumsuz neticeler doğurursa, daha dünyaya gelir gelmez götürüp yabancı kucaklara teslim ettiğimiz çocukların, o yabancı nazarlar altında ne hâl alacaklarını kestirmek zor olmasa gerek.

    Her zaman kendisini bize Rahmân ve Rahîm olarak tanıtan, Kurân-ı Kerimde tam yüz on dört defa Bismillahirrahmanirrahim kelâm-ı mübecceli içinde Rahmâniyet ve Rahîmiyetini anlatan Allah (cc), bu mübarek isim ve sıfatlarıyla annede tecelli etmiş gibidir. Evet, Allahın (cc) Rahmâniyet ve Rahîmiyetiyle bir haneye tecellisini, annenin binbir ihtimamla çocuklarının üzerine eğilmesi ve onları görüp gözetmesi şeklinde mütalâa edebiliriz. Böyle bir mazhariyetin dünyada hiçbir şeyle değiştirilemeyecek kadar yüce olduğunda şüphe yoktur.

    Bir dönemde üniversitede eğitim gören, hatta yüksek lisans ve doktora yapan, ama terör odaklarının eline düşmüş bazı gençler oldu ve anneyi babayı ağlatan, onların ciğerini dağlayan merhametsiz, duygusuz nesiller yetişti; ancak bunlar birer istisna idi ve okumanın, okutmanın aleyhinde delil teşkil edecek şeyler değildi. Kimse evlâdını, bir kurşunla vurulsun ya da toplumun huzurunu kaçırsın diye yetiştirmez; yetiştirmez ama bazen onların hiç beklenmedik cereyanlara kapılıp gitmelerini de önleyemez. İşte ister böyle sürpriz olumsuzluklar, ister muhtemel tehlikeler karşısında anne-baba her zaman yuvayı bir koruyucu sera gibi kullanmalı, çocuklarının ahlâkî eğitimlerini öncelikli hedef yapmalı ve çocuklarının zayi olmasına fırsat vermemelidirler.

    Sonuç olarak diyebiliriz ki, anne-baba, hisli, şuurlu, vatanına milletine, dinine sımsıkı bağlı bir neslin yetişmesi için gerekli olan her şeyi yapmalı ve onun aklî, kalbî, hissî, mantıkî boşluk yaşamasına fırsat vermemelidirler. Şayet anne-baba dindar, Kurâna bağlı, İslâmı bilen kimseler ise çocuklar da şuurlu yetişecek ve milletlerinin ikbal yıldızını parlatacaklardır.

    1- Çocuk yetiştirme kabiliyeti olmayan, onların hiçbir problemiyle meşgul olmayan bir ana-babanın vesayetindeki çocuklar öksüz ve yetim sayılırlar.

    2- Kadın, yaratılışı itibarıyla bir öğretmen ve bir terbiyecidir. Bu açıdan bir annenin en önemli vazifesi çocuğunu hayırlı bir şekilde yetiştirme olmalıdır.

    3- Ana-baba yuvayı koruyucu sera gibi kullanmalı, çocuklarının ahlâkî eğitimlerini hedef yapmalı ve onların zayi olmasına fırsat vermemelidirler.

    Zaman Gazetesi

    Dinimizde Çocuk Dövme Var mı??

    Çocuk dövmeyi din mi emrediyor?

    Ne zaman “Ceza ile çocuk eğitimi olmaz. Çocuk, eğitim için dövülmez.” desem, hep aynı itirazla karşılaşıyorum: “Ama dinimizde çocuğu dövmek var!”

    “Nasıl yani?” diye sorduğumda “Peygamber Efendimizin ‘Çocuğunuz 7 yaşına gelince namazı öğretin, 10 yaşına gelince, kılmıyorsa dövün’ diye hadis-i şerifleri var.” denilerek çocuk eğitiminde dayağın yerinin olduğu iddia ediliyor… 
    Ben bir ilahiyatçı değilim. Bir pedagogum. O yüzden dinî kaynakları derinlemesine analiz etmesini bilmem… Ve bu konuda bir söz söylemem ilahiyatçılara saygısızlık olur…

     Ama yıllardır “Çocuğun dövülmesi dinimizde var” denilerek ve bu hadis gösterilerek o kadar çok itiraz geliyor ki sonunda bu konuda ciddi bir araştırma yapma ihtiyacı hissettim…

     Kendi yaşamı boyunca çocuklara kaşlarını dahi çatmamış bir şefkat peygamberi, acaba gerçekten böylesi bir tavsiyede bulunmuş mudur? Bulundu ise bunun gerekçesi nedir diye oldukça merak ettim…

    Zira görüyorum ki ceza ile eğitilen çocuklarda “kişilik kaybı” oluyor. Ceza alan, ceza vermeyi öğreniyor… Hele ki çocuk kendisini cezalandıran anne babasını bir gün cezalandırmaya kalkarsa… Çocuğun anne babasını cezalandırması, anne babanın çocuğu cezalandırmasından çok daha korkunç oluyor…

    Bu acı sonu yaşamış onlarca ebeveynin inilti dolu sesleri var hatıralarımda. “Kıydı yavrum kendine… Bu kadar çok sıkıştırma çocuğu diyordum eşime ama dinlemedi beni… Gitti yavrum!” diyen ebeveynlerin sesi hâlâ kulağımda…

    Veya derste öğretmeninden ceza alan, bir süre sonra eğitimden kopan, kişilik kaybına uğrayan, şımarık, duyarsız, yılışık binlerce çocuk var gözlerimin önünde…

    Ama söylediğim gibi ben ne bir hadis uzmanıyım ne de bir ilahiyatçı…

    O yüzden ben bu satırdan sonra susmak ve konuyu, işin uzmanı olan bir ilahiyatçıya, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Hadis Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Akyüz Hoca’ya bırakmak istiyorum (Aşağıdaki makalenin aslı 5 sayfadır. Çalışmanın hepsini bu satırlara sığdıramayacağımdan dolayı, sonuç kısmını sizlerle paylaşıyorum):

     “[…] Hadisteki ikinci fıkranın belirleyici fiili “D-R-B” fiili mazi-sülasisinden üretilmiş olan “FE-DRİBÜ” emir kipiyle zikredilen fiildir. Arap dilinde yaygın biçimde kullanılan ve “dövmek” manasına gelen bu kelime, daha başka pek çok anlamı olan fiillerin başında gelmektedir.

     Her fiilde olduğu gibi bu fiilin de cümle içinde kullanıldığı edata göre farklı anlamlar yüklendiği gözden ırak edilmemesi gereken hayati öneme sahip bir mevzudur. […] Yaptığımız araştırmaya göre hadisin ikinci fıkrasında yer alan “FE-DRİBÜ” fiili istisnasız bütün kaynaklarda “ALA” harfi ceri yani “ALA” edatı ile kullanılmaktadır. Bu kullanım oldukça önemli ve sonuç bakımından da fevkalade etkilidir. Söz konusu kelimenin başka harfi cer ve edatlarla anlamı çok değişmektedir. Mesela; “D-R-B”-“AN”, “D-R-B”-“MİN”, “D-R-B”-“Lİ”, “D-R-B”-“Fİ”, “D-R-B”-“MESELEN” v.s. kullanımların hiçbirisinde dövmek anlamı söz konusu değildir.
    “Dövmek” anlamı yüklenmek istendiğinde daha çok yalın biçimde veya “ba” edatıyla kullanılan bu kelime, “ALA” edatıyla dövmek manasında değil, “sıkıştırmak”, “zorlamak”, “yaptırmak”, “kuşatmak”, “empoze etmek”, “mecbur etmek”, “sorumlu ve yükümlü tutmak” v.s. anlamlarına gelmektedir. Klasik ve çağdaş hiçbir sözlük müellifi bu kelimeye böyle bir anlam, yani “dövmek” anlamı vermemektedir.”

    Belki ağır ve bilimsel dil olduğu için, özetlemek gerekir ise, Prof. Dr. Ali Akyüz Hoca, bu hadisin son kısmında geçen “… 10 yaşına gelince, kılmıyorsa dövün” tercümesinin doğru olmadığını ifade ediyor. Bu hadisin doğru tercümesinin “Çocuğunuz 7 yaşına gelince namazı öğretin, 10 yaşına gelince sorumlu tutun/yükümlü tutun” olduğunu bilimsel bir makale ile yayına sunuyor.

    Ben yaklaşık 2 yıl önce Ali Akyüz Hoca’yla telefonda  konuşmuş ve kendisine “Bu görüşünüze İslam âleminden veya ülkemizden itiraz geldi mi hocam?” diye sormuştum. Aldığım cevap netti: “Hiçbir İslam ulemasından bugüne kadar bu makale hakkında bir itiraz gelmedi.”

    Dediğim gibi, ben bir ilahiyatçı değilim. Bu makaleyi ve gerisini sizin vicdanınıza bırakıyorum…

    Uzman Pedagog Adem Güneş/ Aksiyon Dergisi

    3 Ekim 2012 Çarşamba

    Annelik Sanatı

    "Annelik Sanatı" kitabı her annenin, babanın, annanne, babanne, dedenin yani anne ve çocukla ilişkisi olan herkesin okuması gereken bir kitap.. Yani duyarlı ve etken bir çocuğun yetişmesi için tüm toplumun okuması gereken bir kitap..
    Neden mi?? Şöyle anlatayım. Kitabın 1. bölümünde annelerin neden annelik yapamadığı anlatılıyor.  Bölüm başlığı: "Anneler Neden Annelik Yapamaz"! Çok ta isabetli bir başlık olmuş. Çünkü  bir annenin anneliğini yapamamasında o kadar çok etken var ki! Eş, yakın akrabalar,  komşular, çevre, iş ortamı tüm bunların hepsi bir annenin çocuğuna davranışları üzerinde olumlu yada olumsuz etkiler bırakıyor. İşte bu nedenle bu kitap tüm toplum okunmalı ki bir anneye nasıl davranılacağı bilinsin..  Fiziksel ve ruhen sağlıklı annelerle bu topluma faydalı olacak çocuklar yetişsin..

    Kitabın yazarı Uzman Pedagog Adem Güneş. Kitap dört bölümden oluşuyor:

    Birinci bölümünde; annenin fıtrata göre, doğal, şefkatli ve sabırlı bir annelik yapabilmesi için sahip olması gereken özellikleri belirtilmiş. Bu özellikler 28 madde halinde "Annenin Kendini Tanıma Rehberi" adı altında sıralanmış. Örneğin; 
    -Annenin yaşama sevinci var mı? 
    -Anneye annelik statüsü verilmiş mi?
    -Anne aileden yeterince destek alıyor mu?
    -Anne eşi tarafından seviliyor mu?
    -Anne çocuk terbiyesinde bilinçli mi?
    -Anne ekonomik olarak rahat mı?? vb. vb..
    Bu 28 soruya verilen cevaplar neticesinde annenin üzerindeki yük tablosu ortaya çıkıyor.. Örneğin 5-6 puanlık yük "Problem" olarak tanımlanmış. Bu 28 maddeyi okurken bir taraftan siz nelere dikkat etmeniz gerektiğini, sabırlı olma konusunda sizi olumlu veya olumsuz olarak nelerin tetiklediğini görmüş oluyorsunuz..

    İkinci bölümde ise annenin çocuğu tanıma süreci anlatılmış. Bu bölüm gerçekten çok güzel.. Belirli yaş gruplarına göre 0-7; 4-7; 7-14, 14-21 çocukların nasıl bir ruh dünyalarının olduğu; bu yaşlarda nasıl davrandıkları, hangi özelliklere sahip oldukları ve ebeveynler tarafından nasıl davranılması gerektiği anlatılmış.. Çok dolu ve çok kapsamlı bir bölüm.  0-21 yaş arasına dair  her şey var: Çocuğun güven duygusu, bakıcı sorunu, kuralların öğretilmesi, sosyalleşme, metafizik varlıklara sorular, yalan, ahlaki eğitim, ergenlik ve daha bir çok şey işlenmiş...

    Üçüncü bölüm aile içindeki rol karmaşasına ve çocuğun anne baba ihtiyacına değinmiş.. Bu bölümde de aile içindeki rollerin kapsamı ve babanın otoritesi ayrıntılı olarak işlenmiş. İyi bir baba olma metodlarına da değinilmiş.

    Dördüncü bölüm de ise çocuk terbiyesinde dikkat edilmesi gereken noktalar belirtilmiş. Bu bölümde yine çok güzel. Terbiye nedir, metodları nelerdir, bunlardan bahsedilmiş..

    Kısaca; bir çırpıda okuyuvereceğiniz, çok sade ve akıcı bir dil ile yazılmış, kolay anlaşılır ama çokk şey anlatan dolu dolu bir kitap.. Adı annelik sanatı ama aslında ebevenylik sanatı anlatılmış:))

    Özellikle anne-baba adayları ve yeni anne-babalar ebeveynliğe hazırlık açısından da mutlaka okumalı. Okunduktan sonra rafa kaldırılacak bir kitap ta değil. Bir başucu kitabı.. Özellikle 2-3 ve 4. bölümleri sık sık açıp gözden geçirilmeli. Bir danışma kitabı niteliğinde..

    Kitabın içeriği Anadolu Pedagojisi için tıklayınız.
    Yazar hakkında tıklayınız.
    Yazarın Çocuk Neyi Neden Yapar? kitabının çekilişine katılmak için tıklayınız.

    Ayrıca Uzman Pedagog Adem Güneş' in her Pazar, Pazartesi ve Salı günleri saat 10:00 'da Burç FM 'de "Çocuk Deyip Geçmeyin " adlı radyo programı bulunmakta ve dinleyicilerden gelen soruları cevaplamaktadır.

    27 Eylül 2012 Perşembe

    Çocuklarımıza Nasıl Davranmalıyız??

    Hemen her ebeveynin aklındaki sorudur: "Çocuklarımıza nasıl davranmalıyız?" Her pedagog farklı bir şey söyler, annanne, babanne, dedeler, komşular farklı bir şey söyler.. Kimse kimsenin çocuk eğitim yöntemini beğenmez ve anne babalar bir süre sonra bocalamaya başlar.. Birinden duyduğu bir yöntemi uyguladıktan sonra çocukta olumsuz bir davranışla karşılaşsa "acaba yanlış mı yapıyorum" der, hemen düşünmeye başlar "acaba şöyle mi davransam, yoksa böyle mi.."

    Oysa günümüzde hemen hemen herkesin unuttuğu, çocuk eğitiminde kadim ve doğru bir davranış yöntemi vadır : Hissiyata göre davranış..

    Hissiyata göre davranış nedir??

    Hissiyata göre davranış; çocuğu hissedebilmek, çocuğun o anki duygu dünyasına göre çocuğu algılayabilmek ve ona göre tepki vermektir. Burda anne ve babanın his dünyası da çok önemlidir. Yani çocuğun bir zamanki davranışına verilen tepki ile başka bir zamanki aynı davranışına verilen tepki farklı olabilir. Bu nedenle anne babalar çocuğa davranışlarında katı kurallar koymamalı, çocuğa davranışlar ve verilen tepkiler, çocuğun  ve eebveynin o anki psikolojisi ve his dünyasına göre şekillenmelidir. Çocuğunuz aynı nedenden dolayı ağladığında bazen kucağınıza alıp onu teselli etmeniz, bazen ise ağlamalarına kayıtsız kalmanız gerebilir.. Bunu karar verecek olan anne ve babadır. Fakat ebeveynin doğru kararı verebilmesi için mutlaka çocuklarını gözlemlemesi ve çocuklarını tanınması gerekir.

    Bir çocuğu en iyi tanıyan onun anne ve babasıdır. Tabiki konu uzmanlarından görüş almalı, pedagogları takip etmeliyiz ama bundan ziyade kendi ailemize ve çocuğumuza yönelmeli ve işe öncelikle aile ve çocuklarımızı tanıyarak başlamalıyız.. Her çocuk farklıdır, her çocuk özeldir.. Bu farklılığı ve özelliği en çok hissedecek kişiler ise ebeveynlerdir. Bu nedenle çocuklarımıza odaklandığımızda, onların his dünyalarına girdiğimizde bambaşka bir alemde olacağız.. Bu alemi yakından tanıdıkça çocuklarımıza bakışımız değişecek, onların  o anki davranışlarının, ağlamalarının, sessizliklerinin, hırçınlıklarının esas sebeplerini öğreneceğiz ve bizler de ona göre davranacağız..
     
    Evet anne babalar olarak katı kurallar olmamalı hayatımızda. Çünkü insan hisseden, duyumsayan bir varlıktır ve bir zaman bir olaya sevinirken, başka bir zaman aynı olay için üzülebilir.. Bizler nasıl yaşamda tek bir çizgi üzerinde ilerleyemiyorsak çocuklarımızdan da aynı şeyi beklememeli, onları kalıba sokmaya çalışmamalıyız. İdeallerimiz, hedeflerimiz olabilir ama çocuğa davranışta çocuğun o anki ruh halini esas alıp, tepkilerimizi ona göre vermeliyiz ki hayal kırıklıkları yaşamayalım...

    Anne baba olarak; her şeyden önce bir insan olarak ailemize, çevremize, çocuklarımıza karşı hislerimizi açığa vurmaktan çekinmeleyelim.. Şımarırlar diyerek sevgimizi, ilgimizi göstermekten korkmayalım.. Velevki sevgiden şımaran bir insan, duygusal açlık çeken bir insandan mutlaka daha az tehlikelidir!

    Eğer çocuğumuz bir yanlış yaptığında ve ona tepki verdiğinizde ağlıyorsa, size boynu bükük bakıyor ve size ihtiyacı olduğunu gösteriyor ve sizin içimizdeki ses şiddetle ona sarılmayı, kucaklamayı, teselli etmeyi istiyorsa; bırakın kuralları, bırakın cezaları, bırakın AMA' ları ve ona sarılın... Sadece hislerinize göre davranın.. Çünkü hisler yanılmaz ve insanın insan yapan şeydir hissetmek...

    6 Eylül 2012 Perşembe

    Çocuklarınıza Bunları Yedirmeyin!!


    JELİBONLAR..               

    ŞEKERLEMELER,

    ÇİKOLATALAR,  

    DONDURMALAR,

    HAZIR YOĞURTLAR, 

    PASTALAR, KEKLER, SAKIZLAR…                   
     Peki, “BUNLARIN İÇİNDE NE VAR?”




    Maalesef bu ve benzeri gıda maddelerinde DOMUZ ve BENZERİ HAYVANLARIN derilerinden, kemiklerinden, iç yağlarından, kıllarından, maya ve enzimlerinden üretilen katkı maddeleri ihtiva edebilmektedir. 

     HALBUKİ DİNİMİZDE BUNLARIN YENMESİ HARAM KILINMIŞTIR.

    PEKİ, SİZ ANNE VE BABALAR!…

    Size emanet edilmiş çocuklara bunları yedirmeden önce içinde neler olduğunu araştırmak zorunda değil misiniz??

    Yukarıdaki gıdalarda bol miktarda domuz ve sığır jelatininin kullanıldığını   BİLİYOR MUSUNUZ?



    Jelatin nedir?

    Jelâtin % 70 oranında domuz ve çok az olarak da sığır, balık gibi hayvanların deri, kemik ve bağ dokularının kaynatılması ile üretilen yarı şeffaf, renksiz, kolay kırılır, tatsız katı bir maddedir. Ülkemizdeki jelatinlerin hemen hemen tümü dışarıdan ithal edilmekte ve sığır jelatini alınsa bile, ithal edilen ülkeler genelde Müslüman olmadığı için helal kesimle üretilmeyen sığır jelatinleri yine HARAM olmaktadır..

     

    Jelatinin Kullanıldığı ÜRÜNLER
    ·        Toz içecekler, et suyu, soslar, çorbalar, pudingler, jöleler, şuruplar, süt ürünleri ve diğer ürünlerde koyulaştırıcı
    ·        Tatlandırıcılar, yağ, vitamin ve   renklendiricilerin mikroenkapsülasyon
    ·        Krem peynirler, çikolatalı sütler, yoğurt, buzlandırılan ürünler, kremalar, donmuş tatlılar gibi    ürünlerde stabilizör
    ·        Şekerlemeler, kremalar, dondurmalarda köpürmeyi sağlayıcı
    ·        Dondurmalar, buzlu ürünler, donmuş tatlılarda kristalizasyonu düzenleyici
    ·        Krema, fırın ürünleri, helva, lokum gibi ürünlerde yapı sağlayıcı
    ·        Meyvelerin kaplanmasında ve etlerde film oluşturucu
    ·        Konserve etler, şekerlemeler, peynirler ve süt ürünlerinde bağlama ajanı
    ·        Şekerlemeler ve et ürünlerinde yapışma ajanı
    ·        Meyve suları gibi içeceklerde durultma
    ·        Jöleli tatlılar, etler, şekerlemeler, et soslarında jelleşme
    ·        Çorbalar, soslar, tatlandırıcılar, et ürünleri, kremalar, şekerlemeler, süt ürünleri ve diğer ürünlerde emülgatör olarak kullanılır.


    İster köpekten, ister domuzdan amaç jelâtin’i üretmek!

    Jelatin hayvan kökenli bir madde. Bu maddeyi hangi yolla, hangi imkanlarla ve hangi yolları kullanarak elde ediyorsa Batı bunda ayırım yapmıyor. İster köpeğin kemiğinden, derisinden yapsın, ister domuzun kemiğinden veya derisinden yapsın bunlar Batı için bir önem arz etmiyor. Peki bu gıdalar benim inancıma uygun mu değil mi? Tabi ki değil. Eee… Peki ben ne yapacağım? Özellikle çocuklara hitap eden o kadar çok ürün piyasaya sokuluyor ki, renkli, tatlı, cicili bicili, şekerli. Bu ürünlerden çocuklarımızı nasıl muhafaza edeceğiz? Bunun için helal jelâtin üretecek mekanizmayı ortaya koymamız gerekiyor. Bunu da ancak konuyla ilgili firmalara sertifika vererek sağlayabiliyoruz. (Gimdes Başkanı Hüseyin Kami Büyüközer )


    Günlük ihtiyacımız olan birçok üründe domuz eti ve domuz yan ürünleri karşımıza çıkabilmektedir. Özellikle katkı maddesi olarak tatlılarda, marshmellov, jelibon, karamela gibi şekerlemelerde, süt ürünleri, et ürünleri, soslar, çorbalar, içecekler ve fırın ürünlerinde, kozmetik ürünlerinde, ilaç kapsüllerinde, film tablet yapımında ve sabunlarda domuz kaynaklı jelatin kullanılmaktadır.
    Domuz yetiştiriciliği ve üretim maliyetlerinin çok düşük olması nedeni ile gıda ürünlerinde katkı maddesi olarak kullanılan jelatinler genellikle domuz içeriklidir. Domuz yetiştiriciliğinden, koyun veya sığır yetiştiriciliğine kıyasla, hem yıl içinde elde edilen yavru sayısının daha fazla olması hem de beslenme maliyetlerinin daha az olması gibi faktörler nedeniyle oldukça yüksek gelir elde edilmektedir. Ayrıca uygun şartlar altında yetiştirilen bir domuzdan, 4-5 ay kadar bir sürede domuz eti, domuz yağı ve yan ürünlerini elde etmek de mümkün olabilmektedir.
    Sığırlarda Deli Dana hastalığının bulunduğunun rapor edilmesinden sonra,  jelatin üretiminde sığır kemiklerinin kullanılmasıyla oluşan endişeler nedeniyle sığır jelatini yerine balık jelatini kullanılmaya başlanmıştır. Fakat balık jelatini maliyetinin de fazla olmasından dolayı, tüketiciye bir etiketleme ile bilgilendirme yapılmadan domuz jelatinlerinin kullanımına geçilmiştir.

    Domuz jelatini hakkında bilgi için tıklayınız.


    4 Eylül 2012 Salı

    Bebeklere ve Çocuklara Okunacak Dualar



    S.a. Herkese merhabalar.. 

    Tüm annelerin ortak şikayetidir "NAZAR".
     
    Özellikle bebeklere ve küçük çocuklara nazar çok değer.. Nazar dinimizde haktır ve aşağıda belirtilen sure, ayet ve dualar bizzat Peygamber Efendimiz tarafından torunlarına nazar değmesine karşın  okunmuştur. Titizlikle yaptığım araştırmalar sonucu elde ettiğim, Peygamber efendimizin sünnetinde bulunan ve nazar değmesini önlemek ve nazardan korunmak için okunan duaları istifadenize sunuyorum..

    1-     Peygamber Efendimiz tarafından, sabah ve akşam üç defa okunması tavsiye edilen bu duanın hikmetleri saymakla bitmiyor:

    Bismillâhillezî lâ yedurru me’asmihî şey’ün fil’ardi velâ fi’ssemâi, ve hüves-semi’ul ‘alîm.   

    Manası: İsminin anıldığı yerde, ne arz ne de semadaki hiçbir şeyin insana zarar vermeyeceği Allah’ın adıyla… O yüce Allah, her şeyi en iyi işiten ve en mükemmel bir şekilde bilendir.

    2-     Küçük bebekler korkarak uyandığı zaman, okunması gereken dua/ Bebeğin Uyuması İçin Dua / Peygamber Efendimizin kötülüklerden korunmaları için torunları için okuduğu dua:

    Uizukuma Bi Kelimatillahi’t-Tammeti Min Kulli Şeytanin ve Hâmmetin ve Min Kulli Aynin Lâmmeh

    Anlamı :“Sizi, her şeytan ve haşereden, her kötü gözden Allah’ın noksansız kelimelerine sığındırırım”

    3-     Nazardan ve her türlü zarardan korunmak için okunan dua:

    Euzü bikelimâtillahittammâti min şerri mâ haleka.

    Anlamı: Bütün yaratıkların şerrinden Allah’ın kusursuz kelamlarına [âyetlerine yani Kur'ana] sığınırım. [Zira âyetlerinde gizli açık her ilim, her ihsan, her tedbir vardır.] 

    4-     Nazar değene okunacak dua:


    [Bu dua her sabah ve akşam üç defa okunup kendi üzerine veya hastanın üzerine üflenirse, göz değmesinden ve şeytanların ve hayvanların zararından korur.]

    5-     Fatiha, Âyet-el kürsi ve dört kul [Kâfirun, İhlas, Felak, Nas sureleri] 7şer defa okunup hastaya üflenirse, nazar ve her dert için iyi gelir.


    6-     Allahümme barik fihi ve la tedarruhü


    7-     Kalem Sûresinin 51-52. ayetleri:  "Ve in yekadullezîne keferû leyuzlikûneke biebsarihim lemmâ semiu'z-zikre ve yekulûne innehu le mecnûnun ve ma huve illâ zikrun lil âlemîn."
    8-     Korunma Ayetleri: (Çocuklarınıza okuyun, kazalardan belalardan korur.)

    1)    Kul ley yüsıybena illa ma ketebellahü lena hüve mevlana ve alellahi fel yetevekkelil mü'minun (Tevbe Sûresi, 51)
    2)    Ve iy yemseskellahü bi durrin fe la kaşife lehu illa hu ve iy yüridke bi hayrin fe la radde li fadlih yüsıybü bihı mey yeşaü min ıbadih ve hüvel ğafurur rahıym (Yûnus Sûresi, ayet: 107 )
    3)    Ve ma min dabbetin fil erdı illa alellahi rizkuha ve ya'lemü müstekarraha ve müstevdeaha küllün fı kitabim mübın (Hûd Sûresi, ayet: 6)
    4)    İnnı tevekkeltü alellahi rabbı ve rabbiküm ma min dabbetinilla hüve ahızüm binasıyetiha inne rabbı ala sıratım müstekıym (Hûd Sûresi, ayet: 56 )
    5)    Ve keeyyim min dabbetil la tahmilü rizkahellahü yerzükuha ve iyyaküm ve hüves semıul alım (Ankebut - 60)
    6)    Ma yeftehıllahü lin nasi mir rahmetin fe la mümsike leha ve ma yümsik fe la mürsile lehu mim ba'dih ve hüvel azızül hakım (Fâtır Sûresi, ayet: 2)
    7)    Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünnellah kul eferaeytüm ma ted'une min dunillahi in eradeniyellahü bi durrin hel hünne kaşifatü durrihı ev eradenı bi rahmetin hel hünne mümsikatü rahmetih kul hasbiyellah aleyhi yetevekkelül mütevekkilun (Zümer Suresi, ayet: 38)
    Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...