Hemen her ebeveynin aklındaki sorudur: "Çocuklarımıza nasıl davranmalıyız?" Her pedagog farklı bir şey söyler, annanne, babanne, dedeler, komşular farklı bir şey söyler.. Kimse kimsenin çocuk eğitim yöntemini beğenmez ve anne babalar bir süre sonra bocalamaya başlar.. Birinden duyduğu bir yöntemi uyguladıktan sonra çocukta olumsuz bir davranışla karşılaşsa "acaba yanlış mı yapıyorum" der, hemen düşünmeye başlar "acaba şöyle mi davransam, yoksa böyle mi.."
Oysa günümüzde hemen hemen herkesin unuttuğu, çocuk eğitiminde kadim ve doğru bir davranış yöntemi vadır : Hissiyata göre davranış..
Hissiyata göre davranış; çocuğu hissedebilmek, çocuğun o anki duygu dünyasına göre çocuğu algılayabilmek ve ona göre tepki vermektir. Burda anne ve babanın his dünyası da çok önemlidir. Yani çocuğun bir zamanki davranışına verilen tepki ile başka bir zamanki aynı davranışına verilen tepki farklı olabilir. Bu nedenle anne babalar çocuğa davranışlarında katı kurallar koymamalı, çocuğa davranışlar ve verilen tepkiler, çocuğun ve eebveynin o anki psikolojisi ve his dünyasına göre şekillenmelidir. Çocuğunuz aynı nedenden dolayı ağladığında bazen kucağınıza alıp onu teselli etmeniz, bazen ise ağlamalarına kayıtsız kalmanız gerebilir.. Bunu karar verecek olan anne ve babadır. Fakat ebeveynin doğru kararı verebilmesi için mutlaka çocuklarını gözlemlemesi ve çocuklarını tanınması gerekir.
Bir çocuğu en iyi tanıyan onun anne ve babasıdır. Tabiki konu uzmanlarından görüş almalı, pedagogları takip etmeliyiz ama bundan ziyade kendi ailemize ve çocuğumuza yönelmeli ve işe öncelikle aile ve çocuklarımızı tanıyarak başlamalıyız.. Her çocuk farklıdır, her çocuk özeldir.. Bu farklılığı ve özelliği en çok hissedecek kişiler ise ebeveynlerdir. Bu nedenle çocuklarımıza odaklandığımızda, onların his dünyalarına girdiğimizde bambaşka bir alemde olacağız.. Bu alemi yakından tanıdıkça çocuklarımıza bakışımız değişecek, onların o anki davranışlarının, ağlamalarının, sessizliklerinin, hırçınlıklarının esas sebeplerini öğreneceğiz ve bizler de ona göre davranacağız..
Evet anne babalar olarak katı kurallar olmamalı hayatımızda. Çünkü insan hisseden, duyumsayan bir varlıktır ve bir zaman bir olaya sevinirken, başka bir zaman aynı olay için üzülebilir.. Bizler nasıl yaşamda tek bir çizgi üzerinde ilerleyemiyorsak çocuklarımızdan da aynı şeyi beklememeli, onları kalıba sokmaya çalışmamalıyız. İdeallerimiz, hedeflerimiz olabilir ama çocuğa davranışta çocuğun o anki ruh halini esas alıp, tepkilerimizi ona göre vermeliyiz ki hayal kırıklıkları yaşamayalım...
Anne baba olarak; her şeyden önce bir insan olarak ailemize, çevremize, çocuklarımıza karşı hislerimizi açığa vurmaktan çekinmeleyelim.. Şımarırlar diyerek sevgimizi, ilgimizi göstermekten korkmayalım.. Velevki sevgiden şımaran bir insan, duygusal açlık çeken bir insandan mutlaka daha az tehlikelidir!
Eğer çocuğumuz bir yanlış yaptığında ve ona tepki verdiğinizde ağlıyorsa, size boynu bükük bakıyor ve size ihtiyacı olduğunu gösteriyor ve sizin içimizdeki ses şiddetle ona sarılmayı, kucaklamayı, teselli etmeyi istiyorsa; bırakın kuralları, bırakın cezaları, bırakın AMA' ları ve ona sarılın... Sadece hislerinize göre davranın.. Çünkü hisler yanılmaz ve insanın insan yapan şeydir hissetmek...